28 Eylül 2016

Dünya onların olsun, ahiret de bizim!


Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü'nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (ra)'in hıçkırıkları O'nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv)  hayretle sorar:

“Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”
“Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisisin... İzin versen de, biz de seni...”
Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve
"Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı "(Ankebut, 29/64)
ayetini okuduktan sonra ekler:
“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret de bizim!..”

26 Eylül 2016

Namazı vaktinde kılmanın önemi


Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: ”Oğlum namaz hiç bu vakte bırakılırmı?” Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmış, ama ezan
okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.
Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep… namaz son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, “Yine geciktirdim namazı.” dedi kendi kendine.
Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda
etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi. “Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana.” dedi. Çok seviyordu onu …Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki… hicabından renkten renge girerdi.
O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde. Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. “Ne kadar da yorulmuşum.” dedi. Daldı gitti öylece….
Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu. Kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; Kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk terler döküyordu. Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama mahşer meydanında ki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti.
Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir sağa, bir sola baktı. “Benim ismimi mi okudunuz?” dedi dudakları titreyerek…..
Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde. İki kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi. Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden….” Şükürler olsun ” dedi, kendi kendine ve devam etti; ” Gözlerimi dünyaya açtım,Hep hizmet eden insanları gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını islam yolunda harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu.
Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah’ı anlattım. Namazımı kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçındım. “Kirpiklerinden aşağı gözyaşları
dökülürken, “Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum.” Diyordu. Ama bir yandan da “O’nun için ne yapsam az, Cennet’i kazanmama yetmez.” Diye düşünüyordu.Tek sığınağı Allah’ın rahmetiydi.
Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu. Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi
bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanında ki kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti.
Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulakları yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten dona kalmıştı.” Olamaaaazzzz ” diye bağırdı. Sağa sola koşturdu. “Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber koşturdum. Hep rabbimi anlattım.” Diyordu.
Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu. Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak
alevleri göklere yükselen Cehennem’e doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?
Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü..”Hizmetlerim… Oruçlarım…. Okuduğum Kur’anlar……Namazım….Hiçbiri beni kurtarmayacakmı?” diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu. Cehennem melekleri onu sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı.
Resülullah, “Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle temizler.” Buyuruyordu. “Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?” diye düşünüyordu.
” Namazlarım…..Namazlarım….Namazlarım.” diye diye hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu.
Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu.
Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. kendisini yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı.
“Siz de kimsiniz ?” dedi.
İhtiyar gülümsedi: ” Ben senin namazlarınım.”
“Neden bu kadar geç kaldınız ?Son anda yetiştiniz. Neredeyse düşüyordum.”dedi….
İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Başını salladı;
” Sen beni hep son anda yetiştirirdin, …hatırladın mı?
Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı. Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı. Yatsı ezanı okunuyordu.Bir ok gibi yerinden fırladı. Abdest almaya gidiyordu.

24 Eylül 2016

Rızkını veren Hüdadır.. Kul'a minnet etme!


"Hz. Süleyman bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da, bir buğday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Hz. Süleyman (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır.

Sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca da, "Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi.

Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden yarısını bıraktım der." 

22 Eylül 2016

Cuma gecesi ve günü yapılacak ibadetler



Cuma gecesi geldi. Perşembe akşamını Cuma gecesine bağlayan saatlerin fazileti büyük. Dileği olan, derdi olan, günahlarının affını dileyenler Cuma gecesi dualarla, zikirlerle ibadet edecek. 
Cuma gecesini dualarla, zikirlerle, namazla geçirmek isteyenler için Cuma gecesi okunacak dualar, sureler ve zikirler...

CUMA GECESİ KEHF SURESİ OKUYANLARIN

Cuma gecesi Kehf suresi okuyan, kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur. [Tergib]
Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur. [Dare Kutni]
Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir. [Taberani]
Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın, günahları affedilir. [İsfehani]
Cuma günü gusledenin günahları affolur. [Taberani]
Cuma günü sabah namazından önce, "Estagfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh" okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa günahları affolur. [İbni Sünni]

CUMA GÜNÜ 7 DEFA İHLAS OKUYANIN

Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn okuyanı, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur. [İ.Sünni]

CUMA GÜNÜ OKUNACAK DUALAR

Cuma günü ikindi namazı ile güneş batmasına kadar olan zaman diliminde Allah’dan isteyin.
Cuma günü ”La ilahe illa ente ya hannanü ya mennanü ya bedias semavati vel erdi ya zel celali vel ikram”” bu dua ile dua eder ve Allah’dan isterse, Allah mutlaka duanıza karşılık verir.

20 Eylül 2016

Kötü huy ve alışkanlıklar vazgeçmek


Adamın biri, bir yolun kenarına dikenler ekti. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı. Gelip geçenler:
“Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesinler” demeye başladılar.
Adam bu sözleri duyuyor, ama hiç oralı olmuyordu,
Bir gün, veli bir zat ona:
“Bu dikenleri muhakkak sökmelisin” dedi.
Adam itiraz etmedi.
“Tamam” dedi, “bir gün muhakkak sökerim.”
Adam yarın sökerim, yarın sökerim derken günler geçiyor, dikenler de büyüyüp kuvvetleniyordu.
Veli zat, adama bir gün yine:
“Ey vaadinde durmayan adam “ diye seslendi.” Sök şu dikenleri artık. Bu işi sürüncemede bırakma.”
Adam:                                                                                                                                       
“Babacığım, bir hayli gün var” diye karşılık verdi.
“Merak etme; bugün olmazsa yarın, bir gün mutlaka bu işi yapacağım.”
Veli zat, bunun üzerine şu sözler söyledi:
“Sen, hep yarın diye bu işi erteliyorsun. Fakat şunu bil ki, her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor, dikenleri sökecek olan sen ise güç kuvvet kaybediyorsun. Dikenler gün geçtikçe gençleşiyor, sen ise ihtiyarlıyorsun.
(Bu hikayedeki dikenler insandaki kötü huy ve alışkanlıkları temsil eder.)

7 Eylül 2016

Mü’min erkeklere söyle


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır."

(Nur Suresi, 30)


6 Eylül 2016

Kurban kesmenin amacı nedir?


Kurban ne demektir, hükmü nedir?
Sözlükte yaklaşmak, Allâh’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, kurban bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını keser. Böylece hem maddi durumu yetersiz olup kurban kesemeyenlere yardımda bulunmuş, hemde Cenab-ı Hakka yaklaşmış olur.
Kurban ibadeti, İslam toplumlarının şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri yerine getirilmektedir. Kurban, bir Müslüman’ın gerektiğinde bütün varlığını Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.
Kurban Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnet-i müekkededir. Dini kaynaklarda Peygamber efendimizin kurbanını daima kestiği ifade edilmektedir.  
Kurbanın dinî dayanağı nedir?
Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet yer almaktadır. Hz.İbrahim’in oğlu Hz.İsmail’in yerine, Allâh tarafından bir kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir. (Saffat 37/107)
Ayrıca aşağıdaki ayetler de genel anlamda kurban ibadeti ile ilgilidir:
- “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hacc 22/34)
- “... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allâh’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”(Hacc 22/28)
 “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allâh’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Allah'a ulaşacak olan ancak, sizin takvanız (O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadet) dir.” (Hac 22/36;37)
Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin ibadet amaçlı birer uygulama olduğu açıktır. Bu amaçla kesilen hayvanların, et ve kanlarının Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun vurgulanması kurban kesmenin ibadet olduğunun açık göstergesidir.
Kurban kesmenin amacı nedir?
Kurban ibadetinin  asıl amacı Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmayı arzu etmektir. Kurban kesen, bu ibadetiyle Allah’a yaklaşmış ve O’nun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır. Görüldüğü gibi bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; -fıkhi hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların simgesi  ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri dini hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun sembolik bir ifadesidir.
İslam Dini; ferdi, ruhi-derûni hikmetlere ve insanî erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamalar da getirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekât, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler başlangıçtan bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan  devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir.
Kurban ne zaman kesilir?
Kurban, kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise sabah namazı vakti girdikten sonra başlar. Bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. 

Şafii mezhebine göre ise kurban bayramın  dördüncü günü de kesilebilir.
Hangi hayvanlar kurban olarak kesilebilir?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Bu hayvanların  kurban olarak kesilebilmesi için, koyun ve keçinin bir,  sığır ve mandanın iki, devenin ise  beş yaşını doldurmuş olması gerekir. 

Ancak, 6 ayını tamamlayan koyun bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir.
Kurban edilecek hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır?
Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez.
Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir?
Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet verilmemelidir. Hayvanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Ayrıca, çevre temizliği için gerekli tedbirler alınmalıdır. Hayvanların, birbirlerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına özen gösterilmelidir.

5 Eylül 2016

Mü’min kadınlara da söyle


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!"

(Nur Suresi, 31)

3 Eylül 2016

Teheccüd (gece) namazı fazileti


 Gece herkesin uyuduğu bir vakitte “çağrılmanın” adıdır teheccüd. Kimsenin rağbet etmediği bir zamanda yönelmenin adıdır teheccüd. Kalkabilenlere ne mutlu…
Yüce Allah buyuruyor:
   Gecenin bir kısmında uyanıp kalk ve sana özel bir nâfile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin seni makâm-ı mahmûd’a (şefâat mâkamına) çıkarması umulur.(İsrâ, 79)
   Arapça’da, gecenin bir kısmında uyuduktan sonra kalkmaya teheccüd denildiğinden, gece yarısından sonra kılınan namazlara da teheccüd namazı denir. Ancak teheccüd namazı kılmak için biraz yatıp uyumak şart değildir. Çünkü bazı geceleri hiç uyumayan Allah (c.c.) dostları olduğu gibi İmâm-ı A’zam’ın da (r.a.), kırk yıl yatsı abdesti ile sabah namazını kıldığı yani geceleri hiç uyumadığı rivâyet edilir.
   Allah (c.c.) “Gecenin bir kısmında uyanıp kalk ve sana özel bir nâfile (ek) olmak üzere namaz kıl” buyurduğu için, Peygamberimize (s.a.v.) teheccüd namazı farz, ümmetine ise sünnettir.
Âişe radıyallahu anhâ diyor ki:
   Resûlullah (s.a.v.) gece on bir rek’at namaz kılardı. Fecr-i sâdık doğunca (imsak vakti girince) hafifçe iki rek’at namaz kılar, sonra müezzin gelip ezan okuyuncaya kadar sağ yanı üzerine yaslanıp yatardı. (Buhârî-Müslim)
   Peygamberimiz (s.a.v.) vitir namazını yatsı ile birlikte kılmayıp teheccüdden
sonra kıldığı için geceleri sekiz rek’atı teheccüd ve üç rek’at vitir olmak üzere toplam on bir rek’at namaz kılardı.
   Teheccüd namazında kıyâmda (ayakta) çok uzun okuduğu, rüku ve secdelerde de çok tesbihat yaptığı için gece yarısından sonra başladığı teheccüd namazı imsak vaktine kadar devam eder ve imsak vakti girince sabah namazının sünnetini hafifçe yani Kâfirûn ve İhlâs sûreleri ile kılar ve sonra sağ yanı üzerine yaslanıp biraz dinlenirdi.
Âişe radıyallahu anhâ diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) geceleri kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı.
Ben ona:
Ya Resûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niçin kendini böyle yoruyorsun? dedim.
Buyurdu ki:
“Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” (Buhârî-Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızı gözetip kollayınız ve insanlar uyurken (geceleri) namaz kılınız. Selâmetle cennete girersiniz. (Tirmizî-İbni Mâce)

2 Eylül 2016

Sadaka vermek


Ebud Derda (r.a.)’ın rivayetinde Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor:

    
 "Güneşin her doğuşu sırasında iki yanına iki melek gönderilir. Bu melekler insanlar ve cinlerden başka her canlının duyduğu bir sesle şöyle derler: “Ey insanlar, Rabbinize koşunuz. Bilesiniz ki, az fakat ihtiyacı karşılayan mal, çok fakat azdıran maldan daha hayırlıdır. Allah'ım! Malını hayır yolunda harcayanların eksikliklerini bir an önce telafi eyle. Buna karşılık malından sadaka vermekten kaçınan cimrilerin malını bir an önce mahvet."

Allah'ın zikrine koşun


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır."

(Cuma Suresi, 9)

1 Eylül 2016

Hz. Süleyman ile Kuşun Hikayesi



Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir sofînin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman’a gelmiş. Hz. Süleyman da o kuşun şikâyetçi olduğu sofîyi huzuruna getirtip sormuş:

-Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın? Sofî cevap vermiş:

-Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “Gel beni tut, ne istiyorsan yap,” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş
ki:

-Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun. Kuş, Hz. Süleyman’a şöyle cevap vermiş:

-Efendim, ben onu sofî kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Fakat bundan bana zarar gelmez diye öylece bekledim. Hz. Süleyman bu savunmayı beğenmiş ve kuşu da haklı bulmuş. Kısasın yerine gelmesi için:

-Kuş haklı. Hemen bu sofînin kolunu kırın, diye emretmiş. Kuş o anda:

-Efendim, böyle yapmayın! diye feryad etmeye başlamış:

-Ne yapayım? diye sormuş Hz. Süleyman.

-Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar. Bu söz üzerine Hz. Süleyman:

-Peki, ne yapalım? diye sormuş tekrar. Kuş bu sefer şöyle cevap vermiş:

-Siz bunu sofî kıyafetinden, libasından sıyırın! Sıyırın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!

Terbiye etmek


Resulullah (sallalahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez."
(Tirmizî, Birr, 33.)

Öğüt almak



Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?" 

(Kamer Suresi, 32)

Dua



"Allah'ım! Kıyamet gününde cennet, korku gününde güven istiyorum. Allah'ım! Verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınıyorum."

(Hakim, Deavat, No: 1868)